top of page

Sessiz Bir Katliamın Ayak Sesleri

Türkiye'de sokak hayvanları yasası sonrası karşılaştığımız haberler toplumun bir kesimini derinden yaralarken bir kısım topluluklar da buna sessiz kalmayı boş verin neredeyse alkış tutacak tavır sergilemeye devam ediyor.

Hayvanlara yönelik artan şiddet ve katliam vakaları yalnızca bu masum canları değil aynı zamanda toplumun geleceğini de tehdit ediyor.

Peki, bu durum "yalnızca bir hayvan sorunu" şeklinde iğrenç bir basite indirgeme eylemiyle geçiştirilecek mi?

Bu yazıda biraz da o basite indirgemeye çalışan zihniyete bu durumun ne gibi sonuçlar doğurabileceğinden bahsetmek istiyorum. Çünkü hayvanlara eziyet eden yaratıkların sosyolojik psikopatlık eğilimlerini, bunun toplumsal sonuçlarını ve gelecekte insanlara yönelik şiddet dalgalarının bu gidişle önlenemez hale gelmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. (Abartıyor muyum? Emin misiniz?)

Son birkaç gündür sık sık karşımıza çıkan sokak hayvanlarına yönelik şiddet olaylarındaki artış bu davranışların yasalarla desteklenir hale gelmesiyle daha da görünür hale geldi.

Yeni çıkan sokak hayvanları yasasını aslında hayvanları koruma amaçlı olduğu yalanı ile yumuşatmaya çalışanlar bile maskenin bu kadar çabuk düşeceğini beklemiyordu bana göre. Oysa en başından beri özellikle "Vur de vuralım! Öl de ölelim!" zihniyetiyle, kefenli yola çıkan bir kesimin bu yasa sayesinde hayvanların tehdit olduğu yalanını legal hale getirerek, onları öldürmeyi meşru bir davranış olarak görmelerine yol açacağını söyleyen birçok insan vardı.

Bu yasa özellikle bir güruhun içindeki karanlık eğilimleri ortaya çıkardı ve toplumsal psikopatlık eğilimlerinin derinleşmesine neden oldu.

Aslına bakılırsa sokak hayvanlarına yönelik bu iğrenç şiddet sadece bireysel değil aynı zamanda sosyolojik bir çöküşün de işaretçisi. Psikopatlık eğilimleri, genellikle bireyin empati yoksunluğuyla ilişkilendirilir ancak bu tür eğilimler kitlesel bir boyuta ulaştığında daha büyük bir kaosun habercisi olabilir. İnsanların savunmasız hayvanlara yönelik bu denli acımasız davranışlar sergileyebilmeleri bu iğrenç eylemi gerçekleştiren güruhun empati ve ahlaki değerlerinin erozyona uğradığının büyük bir göstergesidir.

Bu erozyon zamanla insanlara yönelik şiddetin (sanki şu an az olan bir şeymiş gibi) daha da artmasına neden olabilir.

Yine belirtmek isterim ki bir toplum, savunmasız bir canlıya karşı bu kadar acımasızca davranabiliyorsa, o toplumun ruhunda derin bir yara var demektir. Toplumun geneline bir karanlık çökmeden buna dur demek de halkın değil yasa koyucuların, yönettiği topraklardaki tüm masum canların koruyucusu olmakla görevli olan devletin görevidir. Devleti yönetenler tarafından oluşturulabilecek herhangi bir toplumsal ayrışmaya daha bu toplumun dayanabileceğini ne yazık ki düşünmüyorum.

Sokak hayvanlarına yönelik yasal düzenlemeler, toplumun vicdanını yansıtır. Ancak bu vicdan, eğer şiddeti meşrulaştıran yasalardan besleniyorsa, toplumun ruhu giderek daha da karanlık bir hale bürünür. Bu yasalar, insanları hayvanlara karşı şiddet uygulamaya teşvik etmek yerine, onları korumak için kullanılmalıdır. Toplum olarak, empatiyi ve merhameti yeniden inşa etmek zorundayız. Bu, sadece hayvanlar için değil, insanlık için de bir zorunluluktur.

Aslında bugün bu yazıyı kaleme alırken ne yazık ki aklıma tek cümle geldi. İğrenç bir distopya. Bir romanda yaşanabilecek bir çaresizlik bu çünkü. Romanlarda olması gereken bir kaos bu. Romanların, öykülerin dışına çıkması imkansız olması gereken bir durum bu yazılanlar.

Bunu ortaçağda yaşanmış bir hikaye olarak duysam bile tüylerim diken diken olurdu fakat ne yazık ki bu bir öykü veya romanda yaşanmıyor.

Bu ülkemizde 2024 yılının Ağustos ayında yaşanıyor.

Ve ne yazık ki, bu noktada bu güruhu bilime ya da araştırmaya değil, insanlığın en temel değerleri olan merhamet ve vicdana çağırıyorum. Henüz bu değerlere bile ulaşamamışken, daha ileriye umut bağlamak maalesef benim hayal gücümün sınırlarını zorluyor.




Comments


© 2024 Ş. Yüksel YILMAZ. Tüm hakları saklıdır. Bu web sitesinde yer alan hikayeler, makaleler ve diğer tüm içeriklerin telif hakları Ş. Yüksel YILMAZ'a aittir. İçeriklerin yazarın izni olmadan kopyalanması, dağıtılması veya herhangi bir şekilde kullanılması kesinlikle yasaktır.

bottom of page