top of page

MOBBİNG - PEMBE HAYALLER ARDINDAKİ KARANLIK GERÇEK



Bugün büyük umutlarla, ekonomik özgürlük hayalleri ile başlayan iş hayatınızın en acı gerçeklerinden birinden bahsetmek istiyorum: Mobbing.

Mobbing iş yerindeki sistematik taciz ve düşmanca tutumlar olarak kısaca açıklanabilir. Ama bu taciz oldukça geniş kapsamlı ele alınmalıdır.

Çok Uluslu bir şirkette çalışıyorsanız işe ilk başladığınız haftayı düşünmenizi istiyorum. Nasıl hissetmiştiniz?

Pembe bir tablo mu çizilmişti? Her şeyin ne kadar şeffaf ve anlayışla ilerlediği mi resmedilmişti? Güler yüzlü yöneticilerin sıcak karşılamaları ile mi işe başlamıştınız?

Genelde tüm sorulara evet diyeceğinizi düşünüyorum. Buna sadece çok uluslu şirketleri değil ülkemin büyük firmalarını da dahil edebiliriz.

Dünya genelinde faaliyet gösteren çok uluslu şirketler, genellikle çeşitlilik ve profesyonellik vaadiyle çalışanlarına birçok fırsat sunar. Ancak bu şirketlerde çalışmak bazen beklenenden çok daha zorlayıcı olabilir. İlk etapta sunulan pembe tablonun ardındaki karanlık gerçekler, özellikle gizli mobbing uygulamaları ile yüz yüze kalındığında ortaya çıkar.

Özellikle büyük firmalarda ve çok uluslu şirketlerde mobbing, açıkça görülmeyen, daha sinsi formlarda meydana gelir. Çalışanın uzun bir süre nasıl bir baskı altında çalıştığını anlaması istenmez. Bunu o kadar "Şirket kültürü" adı altında yedirirler ki çalışan mobbinge uğradığını fark etmediği gibi kendisini suçlu, sözüm ona şirket kültürüne aykırı ve yanlış bir şey yapmış gibi hisseder.

Özellikle yöneticilerin güler yüz ardına sakladıkları baskıcı tutumları, iş yerindeki kültür altına sakladıkları tepeden bakan yaklaşım ve kurumsal politikalar mobbingin gizlenmesi ve normalleşmesine zemin hazırlar.

Çalışma temposu genellikle yüksek olduğu için zaten büyük baskı yaşayan çalışan sürekli artan performans beklentileri ve yeterli desteği bulamama nedeniyle daha da büyük bir stres altında ezilmeye başlar. Buna bir de yöneticilerin çifte standartları ve kendilerine uygulanan esnekliği altındaki insanlara göstermeme eklenince durum daha da çekilmez bir hal alır.

Özellikle çok uluslu bir ortamda farklı kültürel arka planlardan gelen çalışanlar arasında yanlış anlaşılma ve çatışmalar olabilir. Özellikle Türkiye gibi bir coğrafyada yaşıyorsanız bu insanlara ülkenizdeki ekonomik krizi, bir kahve almanın veya çocuğunuzun basit beslenme ihtiyaçlarını bile karşılayamamanın ne kadar zor olduğunu isteseniz de anlatmanız güç olabilir.

Böyle bir ortamda ezilen çalışan maalesef ki gün geçtikçe tükenmeye başlar.

Bu gibi şirketlerde çalışan insanlar sadece yüksek iş yükü ile değil aynı zamanda gizli mobbing ve adaletsizlik ile de mücadele etmek zorundadır.

Dünya ve ülke genelinde faaliyet gösteren büyük firmalar geniş imkanlar ve global bir çalışma ortamı sunduklarını iddia etse de bu parlak görünen imkanların ardında çalışan sağlığını riske atan ciddi faktörler yatmaktadır.

Mobbing, stresli çalışma şartları ve yönetimin bu ortamı körüklemesi çalışanların sadece ruhsal değil fiziksel olarak da yıpranmasına ve ciddi sağlık sorunlarına neden olacaktır.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre iş yerindeki stres, global sağlık sorunlarının başlıca nedenlerinden biridir ve ciddiye alınması gereken bir halk sağlığı meselesidir.

Özellikle uzun süredir çalışma imkanı bulduğum hizmet sektörüne bakıldığında, uzun çalışma saatleri, vardiyalı çalışma sistemi, adaletsiz ve ağır performans değerlendirmeleri ve en önemlisi kendi çalışma koşulları esnek olmasına rağmen alttaki çalışanlara baskıcı ve dakikayı bırakın saniyelerle hesap soran yönetici profili yüzünden çalışanların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı ciddi anlamda zarar görmekte.

Uzun süreli bilgisayar kullanımı sonucu görülen göz yorgunluğu, boyun ve bel sorunları gibi ergonomik sorunlar da gittikçe yaygınlaşmakta. Ayrıca, kronik stres, kalp hastalıkları, hipertansiyon ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına kadar fiziksel sağlık problemlerine de sebep olabilir.

Mesleki hastalıklar arasında iş yerindeki psikolojik baskının yol açtığı duygusal tükenmişlik (burnout) önemli bir yer tutmakta.

Araştırmalar, mobbinge maruz kalan çalışanların normal bir çalışana göre depresyon ve anksiyete gibi sağlık sorunlarını %50 daha fazla yaşadığını gösteriyor. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir çalışmaya göre her yıl yaklaşık %7 oranında çalışan, iş yerinde ciddi mobbinge maruz kalıyor. Türkiye özelinde ise mobbing mağdurlarının %30-40'ı ciddi psikolojik ve fiziksel sağlık sorunları yaşadığını bildirmiş.

("Workplace Bullying and Mobbing in the United States" adlı 2 ciltlik kitap, Maureen Duffy ve David C. Yamada tarafından düzenlenmiştir ve iş yerinde zorbalık ve mobbingin doğası, kapsamı ve bu sorunların çözümü üzerine kapsamlı bilgiler sunar. Kitap, mobbingin çalışanlar üzerindeki etkilerini, risk faktörlerini ve etkili önleme yöntemlerini multidisipliner bir yaklaşımla ele alır. Bu çalışma, mobbingin yasal yönlerini de Amerikan ve uluslararası perspektiflerden tartışmaktadır. Amazon.com gibi sitelerden temin edebilirsiniz.

Bu kaynağın Türkçe özeti veya benzeri bir analiz bulmak isterseniz, akademik veri tabanlarını (örneğin Google Scholar) veya üniversite kütüphanelerinin çevrimiçi kataloglarını kullanabilirsiniz. Ayrıca, Türkiye'de mobbing ile ilgili yapılan çalışmalar için Türk Psikologlar Derneği veya benzeri meslek kuruluşlarının yayınlarına göz atabilirsiniz.)

Peki bu kadar anlattıktan sonra bununla nasıl başa çıkabiliriz?

Açıkçası şirket kültürüne işlemiş bir mobbing ile mücadele etmek ilk başta imkansız gibi görünebilir ve sizi oldukça yıpratabilir. Fakat bu imkansız da değildir.

Öncelikle çalışan sağlığını korumak için şirketlerin proaktif bir tavır sergilemesi gerekir ki bu da ilk başta oldukça zordur.

Şirketlerin mobbinge sıfır tolerans gösteren politikalar geliştirmesi ilk adımdır. Bu politikaların etkin bir şekilde uygulanması şarttır.

Yöneticilere yönelik düzenli eğitimler verilmekte fakat bunlar kağıt üzerinde birkaç testten ibaret olduğu için günümüz yöneticilerinin (özellikle ülkemdeki yönetici profilinin) sağlıklı ve huzurlu bir çalışma ortamı yaratması bu eğitimlerle mümkün olamaz ve olmayacaktır.

Profesyonel psikolojik danışmanlık ve çalışan destek programları da ne yazık ki şirket bütçesi ile karşılandığı için çalışanın huzurla başvurabileceği kurumlar olmaktan çok uzaktadır.

Tüm bunlar sebebiyle iş yine çalışana düşüyor.

Tüm çalışanlar haklarını öğrenmeli ve gerektiğinde haklarını savunmalıdır. Bunu yapamayan bir topluluk gün geçtikçe daha ağır iş şartları ve sağlıksız koşullarda emek vermeye devam edecektir.

Kurum İçi Destek Mekanizmaları: Çalışan temsilcileri veya danışma hizmetleri gibi destek mekanizmalarından yararlanmak.

Hukuki Yollar: Mobbing veya adaletsizlik durumunda hukuki danışmanlık almak.

Meslek Birlikleri ve Dayanışma Grupları: Meslek birliklerine katılmak veya dayanışma grupları oluşturmak, çalışanların seslerini birleştirip, güçlü bir savunma hattı oluşturabilir.

Evet bir savunma hattı oluşturmak dedim. bu bir savaş mı diye düşünebilirsiniz.

Aslında en büyük savaşınız bu olmalı ve bu savaşı kazanmadığınız sürece sağlıklı bir ortama sahip olamayacaksınız.


Daha adil ve şeffaf iş ortamlarında buluşmak umuduyla. Unutmayın ki yalnız değilsiniz sadece sesinizi duyuramıyorsunuz.




588 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page